Gökçeada
Türkiye
Türkiye’nin en büyük adalarından olan Gökçeada’yı nasıl tanımlayabiliriz ki? Huzur, sakinlik, insanı bırakmayan atmosferi, insanlarının samimiyeti ve sıcaklığı kalbimizi çalan birkaç nedenden birisi. Güneşin en son battığı yer olan Gökçeada, köyleri, manzaraları ve rengârenk olan sualtı yaşamıyla gönlümüzü fetheden yerlerden biri olmayı başardı. Burada tatil yapmaya başladığınız zaman, sanki yıllardır burada hayat sürüyormuş hissine kapılabilirsiniz. Birbirinden lezzetli deniz ürünleri, asırlık çınar ağaçları, tekne turları ve Türkiye’nin ilk ve tek Sualtı Milli Parkının bulunduğu ada bir cazibe merkezine dönüştü.
Gökçeada'da Gezilecek Yerler
Antalya, Bodrum gibi her daim popüler olan tatil merkezlerinin yanı sıra Gökçeada, aralarında en mütevazı olan yerdir. Gelibolu yarımadasının karşısında yer alan Gökçeada, 10 köyü olan sakin bir yerdir. Aradığınız yer doğayla baş başa kalmak, gürültüden uzak sizi arındıracak bir tatil yeriyse burası tam aradığınız adres olacaktır. Gökçeada’da nereler gezilir, hep birlikte tanıyalım.
Gökçeada Kaya Mezarları
Aydıncık’ı Uğurlu’ya bağlayan asfalt yolun sağ tarafında kalan, Kokina mevkiinde yer alan Kaya Mezarlarının ilçe merkezine uzaklığı 18 kilometredir. Kaya içerisine oyulmuş olan, iki kişilik mezarın hangi dönemden kaldığı tam olarak bilinmemekle birlikte, Roma Dönemi’ne ait olduğu tahmin edilmektedir. Kaya Mezarı yolun sağına yaklaşık 100 metre uzaklıkta bulunmaktadır. Herhangi bir aracın girmesi mümkün olmadığından, kısa bir yürüyüş yaparak mezarlara ulaşabilirsiniz.
Tuz Gölü
Gökçeada ile Aydıncık ve Kefalos sahillerinin ortasında yer alan tuz gölü, deniz suyu ile yağmurdan oluşmaktadır. Ortalama bir metre kadar derinliğe sahip olan göl, yaz aylarında bembeyaz bir tuz tabakasıyla kaplanmaya başlıyor. Halkın birçoğu ise tuz ihtiyacını bu göl üzerinden karşılıyor. Gölün çevresinde oluşmakta olan siyah çamurun içinde bulunan kükürdün romatizma, sedef ve kireç hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Gölün etrafında yer alan birçok kuş türü koruma altına alınmıştır. Başta flamingolar olmak üzere pelikan, yaban ördeği ve kazlar yazın bu gölün ev sahibi olmaktadırlar.
Rum Köyleri
Geçmişte burada yaşayan Rumların sayısı beş binleri geçerken, bugün bu rakam göçler sebebiyle üç yüzlere kadar düşmüştür. Tepeköy, Eski Bademli, Kaleköy, Dereköy, Zeytinli buradaki Rum köyleridir. Kaleköy deniz kenarına kurulmuş olan köylerden birisidir. Geçmiş zamanlarda bu köyde birkaç Rum evi kullanılmış olmasına rağmen bugün, adanın eğlence hayatının sürdüğü yerlerin başında gelmektedir. Zeytinliköy ise taş evleri ve dibek kahvesi ile ünlü bir yerdir. Geçmişte Rumların çokça yaşadığı bir de Tepeköy vardır, burası ise şaraplarıyla meşhurdur. Her yıl 15 Ağustos’ta ise Meryem Ana Panayırı 10 gün boyunca Tepeköy’de yapılmaktadır. Bu köyler için birkaç gününüzü ayırmanızı öneririm.
Aydıncık Plajı
Adanın en güzel plajlarından birisi olan Aydıncık, 2 kilometre uzunluğa sahiptir. Şehir merkezine uzaklığı ortalama 12 kilometredir. Yazları halk tarafından en çok tercih edilen yerler arasındadır. Plajda konaklama tesisleri bulunurken, bu tesislerde özel ders alabileceğiniz imkânlarda yer almaktadır. Plaj güney kıyısında olmasına rağmen kuzeyden esen rüzgârları da karşılamaktadır. Sörf için ideal bir yer olan Aydıncık, rüzgârlı ama dalgasız bir denize sahiptir. Gökçeada'da rüzgâr sörfü için 300 günlük elverişli bir hava bulunmaktadır. Plajdaki tesislerin birçoğu aynı zamanda Surf Club olarak hizmet vermektedir. Özellikle Bulgar sörfçüler malzemelerini yıl boyunca buralarda saklama imkânı buluyorlar. Yeni başlayan biriyseniz eğer özel derste alabiliyorsunuz. Yaz sezonunun açılmasıyla birlikte de plaja düzenli olarak minibüs seferleri düzenleniyor. Merkezle arası sadece 10 kilometredir.
Yıldız Koyu
Kaleköy yakınlarında yer alan Yıldız Koyu, ada merkezine sadece 4 kilometre uzaktadır. Kumlu bir yapıya sahip olmayan koy, sadece doğal taşlardan oluşmaktadır. Bu bölgede doğal deniz florası olduğundan avlanma kesinlikle yasaktır. Dalış yapabilmek içinse yetkililerden mutlaka izin almak gerekiyor. Koyun içerisinde onarılmış olan eski bir manastırda vardır, dileyenler bu eseri yerinde inceleme fırsatı bulabilirler. Bu bölge içinde de tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz bir tesis bulunmaktadır ve muhtarlığın açmış olduğu şirinde bir kafeleri vardır.
Tepeköy
Adanın en yüksek tepesine kurulmuş olan Tepeköy, eşsiz manzarasıyla hem gündüz hem de gece kendisini size hayran bıraktıracak. Çoğunlukla Rumların yaşadığı bir köydür burası. Evleri, buz gibi kaynak suyu ve uçsuz bucaksız çınar ağaçlarıyla hem piknik yapabileceğiniz hem de rahatsız edilmeden dinlenebileceğiniz özel yerlerden birisidir.
Gökçeada Sualtı Milli Parkı
Gökçeada Sualtı Milli Parkı 1999 yılında TÜDAV tarafından (Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı) milli park olarak ilan edilmiştir. Denizin içerisi özel olarak oluşturulan bir müze gibidir. Sualtı mağara girişleri, deniz çayırları, Akdeniz foku, yunuslar, ispermeçet balinası gibi canlılara ev sahipliği yapan park, görülmeye değer yerler arasında bulunmaktadır. Burada balık tutmanın yasak olduğunu bir kez daha belirtmekte fayda varken, dalış yapmak içinse mutlaka izin almak gerekiyor.
Laz Koyu
Gökçeada’nın en güzel koylarından birisi olan Laz Koyu’nu da görmeden tatili bitirmek olmaz. Adanın güneybatısında Dereköy sınırlarında bulunan koy, el değmemiş güzelliğinin yanı sıra pek fazla kişinin uğrak noktası da olmamaktadır. Bu yüzden herkesten uzakta bir tatil geçirmeyi düşünenleriniz için bulunmaz bir nimettir. Şezlong, şemsiye ve diğer ihtiyaçlarınızı karşılamak için burada bir işletme bulunmaktadır. Bu koyun en önemli özelliklerinden birisi, rüzgâr ne kadar şiddetli olursa olsun ondan etkilenmemesidir. Dalgasız denizi ve ince kumlu plajıyla doyasıya keyfini süreceğiniz özel yerlerden biridir.
Marmaros Şelalesi
Dünyanın en zengin tatlı suları arasında yer alan Marmaros Şelalesi, adanın kuzeyinde yer almakla birlikte yemyeşil bir doğanın içerisinde bulunmaktadır. Şelaleye araçla ulaşım olmadığından dolayı Dereköy`ün Uğurlu istikameti çıkışından sağa ayrılan yoldan gitmelisiniz. Asfalt yolda yaklaşık 7 km. gittikten sonra çam ağaçlarının kapladığı bir yoldan yürüyerek buraya ulaşabileceksiniz. Trekking severlerin mutlaka görmesi gereken yerler arasındadır.
Peynir Kayalıkları
Kaşkaval Burnu olarak da bilinen bu yer, en çok Peynir Kayalıkları olarak ünlenmiştir. Uzaktan bakıldığında üst üste sıralanmış olan peynir kalıplarını andırmaktadır. Karadan herhangi bir ulaşımın olmadığı kayalıklara ancak deniz üzerinden tekne ile ulaşmak mümkündür. Ne kadar doğrudur bilinmez ama bir efsaneye göre ise bu kayalıkların hikâyesi şöyledir; Efsaneye göre sayısız keçi ve koyuna sahip olan zengin, inatçı, cimri yaşlı bir kadın, cennete gidebilmek için kalıp kalıp adaya özgü Kaşkaval peynirlerinden yapmış ve bunları üst üste istifleyip Tanrılara ulaşacak yüksekliğe ulaşmayı düşünmüş. Bir gün çok aç olan küçük bir kız çocuğu açlığını gidermek için kendisi ve kardeşi için peynir istemiş ama yaşlı kadın çocuğun bu isteğini reddetmiş ve onu kovmuş. Onca peyniri kimseyle paylaşmamasına Tanrı çok kızarak kadını cezalandırmış ve yaşlı kadının üzerine gönderdiği tipi, kar ve dondurucu soğuklar ile kadın, kaşkaval peynir kalıplarıyla beraber donmuş ve kayaların bir diğer ismi olan Peynir Kayaları, adını bu efsaneden; ya da belki efsane adını bu benzetmeden almıştır.
Pratik Bilgiler
Gökçeada’da Bulunan Kiliseler
Adanın en anıtsal ve en özgün yapıları olan kiliseler, tarih sevenlerin ilgisini çekebilecek olan bir yapıdadır. Resmi kayıtlara göre 19. yüzyılın sonlarında adada sekiz kilise bulunduğu söyleniyor. Yapılan araştırmalar da ise on bir adet kilisenin varlığı bulunuyor. 18. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen Dereköy’deki “Agia Maria Kilisesi” ise bunların en eskisidir. Tepeköy Agridia Kilisesi 1834, merkezdeki Panaghia Kilisesi 1835, Agia Barbara Kilisesi 1838, Zeytinliköy’deki Agios Georgios Kilisesi 1838, Dereköy’deki Panagia Kilisesi ise 1848 yılına ait olduğu düşünülüyor. Bu kiliselerin genel plân, kitle tasarımı, destek ve örtü sistemlerine bakıldığında, aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu’da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlikler gösteriyor. Yöresel taşlarla inşa edilmiş olan kiliseler, diğer yapılara göre daha anıtsal boyutlarda ve özenli giriş kapılarıyla oldukça dikkat çekiyorlar. Dıştan sade bir özellik gösteren yapıların apsis, duvar ve tavanlarında Hz. İsa ve azizlere ait tasvirler bulunuyor.
Bunları Yapmadan Gökçeada’dan Dönmeyin!
Yıldız Koyunda şnorkelle dalış yapın.
Aydıncık plajında bulunan doğal çamurdan faydalanın.
Kaleköy’ün tepesindeki Mustafa’nın kahvesinde dibek kahvesi için.
Yakamoz Restoranın terasında akşam yemeği yiyin.
Cicirya pizzasını mutlaka tadın.
İmroza sabunlarından alın.
Nusretbey ve Yorgo şaraplarından tadın ve mutlaka alın.
15 Ağustos’ta Meryem Ana Şenliklerine katılın.
Bolca doğal ürün almayı ihmal etmeyin. (Peynir, zeytin, tarhana, pekmez vb.)
Alışveriş
Gökçeada’da alışveriş yaparken listenizi özenle hazırlamanız gerekecektir. Özellikle adada organik tarım yapılmasından dolayı birçok lezzetli ürünü çantalarınıza doldurabilirsiniz. Yüzde yüz keçi sütünden üretilen keçi peynirlerinin yanında, salça, tarhana, reçel ve buna benzer birçok ürünü alabilirsiniz. Cilt ve saçlarınızı rahatlatma özelliği bulunan İmroza sabunlarından mutlaka almalı ve Rum şaraplarından yanınızda birkaç şişe götürmenizi tavsiye ederim.
Ulaşım
Gökçeada’da ulaşım yerel minibüsler ile sağlanmaktadır. Adanın toplamdan 10 köyü bulunmasına rağmen minibüs sefer saatleri gezi programınıza uymayabilir. Gökçeada’ya gelirken ya kendi aracınızı almalısınız veya burada bir araç kiralamalısınız. Birçok tarihi bölgesi bulunan köyleri dolaşmak isterseniz eğer, bir taksi ile anlaşıp günlük tur isteyebilirsiniz. Köy içlerinde ise yürüyerek daha keyifli bir zaman geçirebilirsiniz.
Gece Hayatı
Huzurlu tatil beldelerinden biri olan Gökçeada’da gece hayatı neredeyse yok denecek kadar azdır. Günün keyifli zamanlarından sonra, akşamın dinginliğini arıyor birçok insan. Eğer oldu ki biraz eğlenmek, bir müzik sesi duymak isterseniz canlı müzik yapan Pembe Kaval Bar’a uğrayabilirsiniz. Gençlerin uğrak yerlerinden olan bar, nefis kokteyllerde yapmaktadır. Bunun yanı sıra adada meyhane kültürü olduğundan klasik bir Ege meyhanesi olan Avlu İmroz Meyhanesinde deniz mahsullerinin tadına bakıp rakınızı yudumlayabilirsiniz. Bir diğer alternatif ise Rum tavernası olan Baba Yorgo’dur. Şarap tiryakilerinin adresi Avlu Şarap Evi’yken, Son Vapur ve Eleni Rum Tavernası da diğer seçenekler arasındadır.